AvcılarıN BuluştuğU NoktA
  Av AnıLaRı
 

     AV anılarınızı halil_stayling@hotmail.com adresine      yollayın bu sayfada yayımlansın...

:::: Nihat ŞAHİN' İN AV ANISI ::::
Ben 01.01.1981 dogumluyum adım Nihat ilk ava başlama merağım amcamın oğulları ve ağbim sayesinde oldu daha ilk okula yeni gidiyorudm amcamın oğulları ağbim çulluk ördek vurup eve geliyorlardı nasıl bir duyguydu diye sordum, ilk önce kendime içimde tarifsiz birşeyler kaplıyordu av denilince aşk olmalı dedim yok sevgi dedim ozaman yok dedim içimden daha baskın bir şey bu av herşeyden bambaşka sevgiden aşktan neyse tabiki yedi yaşımda bana tüfek kullanma izni çıkmamıştı bende kendime bir kuşlastik yaptım (sapan )yani kara tavuk vurmaya başladım artık ilerletmelliydim dedim kendi kendime, bu sefer çulluk vurmayı kafama koymuştum tabi her akşam üstün başın camur olmuş diye annemden yediğim fırçalar cabası birgün ağbimler gene ava gidiyorlardı ,çulluk bekine, bende kızıl kaya denilen bir yer vard,ı çullugun geldiğini yüzmetreden hemen hemen görebiliyordum onlar aşşagıda tüfekle ateş ediyorlardı bende sapanla atıyordum çulluğa ama vuramadım tabi aradan bir hafta geçti şişeyi fırlatıp havada vurmaya çalışıyordum ve başarmıştım artık.
sonra gene çulluk bekine gittim abimler aşşagıda gümbür gümbür atıyorlardı vuramamışlardı artık son çullukta kuşlastıği öyle bir germiştimki anlatamam olanca gücümle serum kopacak zannettim çulluk geçer geçmez attım havada baktımki tüyler uçusuyor koşarak gittim bi baktımki kanatadenk gelmiş taş uçamıyo kanadı kırılmış,
o kadar seviçliydimki anlatamam eve gittim kimse bana inanmıyordu ama babam bana ben sana inanıyorum oğlum demişti herkes dalga geçiyordu benimle zoruma gitmişti neyse akşam oldu bizimkiler yine beke gidiyorlardı babama sende gel baba ben vurucam bu akşam demiştim babamda tamam dedi gelicem akşam oldu babamlar felan gittik.
bizimkiler attılar herkes birertane çulluk vurdu. Bana hani büyük avcı çulluk derken birden bi baktım çulluk tam önümden geçiyor asıldım tabi sapana vurdum herkes dumur olmuş bir şekilde bana bakıyorlardı bitane daha geçti onuda vurdum şans yanımdaydı o akşam iki tane çulluk vurdum herkesin gözü önünde kimse inanmıyordu ama herkes ondan sonra helal olsun azmeden herşeyi yapıyormuş dediler o kadar kişinin önünde babamda oğlum sen tüfegi çoktan hak ettin artık sanada bir tüfek alıcam demişti pazar günü akşam gene bekten geliyordum baktım babam bana gülüyor hafif bir tebessümle hemen aklıma tüfek geldi almışmıydı acaba dedim bir baktımki odamın duvarında asılı gıcır gıcır süper poze cesa beş yıldız aklım çıkmıştı ikigün inanamadım bu benimmi dedim kendi kendime şimdi hala o tüfegim bende başka tüfegede ihtiyaç duymadım çok memnunum bu anımı paylaşma inkanı sundugunuz için özellikle avcıları aydınlattıgınız için size minnettar oldugumu belirtmek isterim saygılarımla

Nihat ŞAHİN
nsahin10 [nsahin10@muhasebat.gov.tr]


:::: Gökhan DİLBAZ' IN AV ANISI ::::
Geçmiş Zaman olur ki...

1986 yılının 10 Kasım günüydü. İlkokulun son sınıfındaydım. Öğlene kadar okuyorduk o zamanlar. Bütün gece karayel uğuldayıp durmuştu. Kahvaltıdan sonra arka bahçeye çıkıp köpekleri besledim. Sonra kümese doğru yürüyüp folluk kapağını açtım, sıcacık yumurtalar öbek öbekti.
Küçük sepeti doldurdular, düşmesin diye üsten iki yumurta alıp pantolon cebime koydum.Eve doğru yönelmiştim ki iki bahçeyi birbirinden ayıran şimşirlerin arasından bir patırtı koptu, beni yakın görünce dönüp komşunun tek örgü çitlerine çarptı, sersemleyip düştü. Kocaman boncuk gözlü, uzun gagalı kızıl kahve renkli, meşe yaprağı kuyruklu çulluk, evet evet çulluktu. Sepeti yere bırakıp, briket duvarın üzerinden yan bahçeye atlamaya çalışırken, kendini toparlayıp yeniden patırdadı, uçtu gitti. Bu arada her iki cebimdeki yumurtalarda kırılmış, pantolon berbat olmuştu. Epey zılgıt yedik bu yüzden ama aklım çullukta olduğu için aldırmadım. Pantolon hengamesinde bir ara aklıma gelen şeytani fikri uygulama fırsatı bulabildim. Dayımın dolabından palaskayı ve tüfeği kapıp kümes folluğuna koştum. 75 cm. namlulu Piper Bayer sığmadı folluğa, palaskayı samanların altına kaydırdım, tüfek elimde tekrar döndüm eve. Suç daha fazla büyüyordu ama olmuştu bir kere. Dayımın tüfeğini yerine koydum, kimsenin el sürmediği dedemin tüfeğini dolabın sol köşesinden sessizce çıkardım. Tüy gibi hafif kısa namlulu, üstünde çulluk röliefleri olan bir tüfekti.
Alelacele folluğa koştum, samanların arasına palaskanın yanına gömdüm adeta. O sırada valide hanım "Bak yine yumurtaların başında, şimdi sopayı hak ediyorsun" diye gümbürdedi mutfak kapısından "Tavuk gıdakladı da" dedim, "Belki yine yumurtlamıştır sandım", "Haydi geç kalıyorsun" dedi. Bu arada tüfeği gören köpekler mızıklanmaya başlamışlardı. Onları sakinleştirip, kulaklarına öğlene kadar sabredin dedim. Sanki anladılar beni suç ortaklarım oldular o an, sessizce kulübelerine dönüp pırıl pırıl baktılar gözlerimin içine, onlara göz kırpıp ders kitaplarımı alıp bir koşuda okulda oluverdim. O gün zaman geçmek bilmiyordu sanki. Nihayet son zil. En önde ben çıktım okuldan koşa koşa döndüm. Gizlice arka bahçe kapısından süzüldüm. Köpekler ses yapmasın diye önce onları çözdüm, arka kapıdan saldım. Folluğun kapağını açtım, palaskayı tüfeği aldım, kitaplarımı koydum, kapağı kapattım. Sonra bir koşu Çukurbostan'a daldım. Köpekler önümde ev uzakta kaldı.
Zeytinliğin içine girdik. Böğürtlenlerin dibine doğru ana köpek heykel gibi çakıldı kaldı. Yavruda gelip anore etti fermayı. Kalbim gümbür gümbür çarpıyo... Daha evden kaçma durumundayım, ama başlamışım gibi gelmiyor. "Tut" dedim, bastırdı köpekler. Kanat gözlüyorum. Uçuramadılar, bir hamle daha kanatlıymış gibi havalandı tavşan, ayakları yere değer değmez zıpkın gibi fırladı, kulakları dimdik erkek olmalı. Yapındım, gezin üstünde gidiyor. Çıt çıt hayda.! Fişek koymamışım ki . Yavru takıldı peşine, ana köpek bana bakıyor niye atmadın gibilerinden. Ben şaşkınım, evden kaçma telaşı, ansızın ferma önümde aklımda çullukta, gitti tavşan. Tüfeği kırıp doldurmadım. Mezarlığın arkasında yanık köşkün arkasına geldik. Nadaslıkta köpekler yine ferma yaptılar. Bu açıklıkta ne tavşan olur nede çulluk. Tüfeği kırıp yeniden baktım içine doldurduğumu bile bile, yavaşça sokuldum köpeklere "Tut" dedim. İkiside aynı yere hamle yaptılar. Yavrunun önündeki fırladı, kara bıldırcın kavislendi düzelirken attım düştü. İlk heyecan köpek daha ağızlarken dikildim başına. Elimdeki bıldırcını incelerken ana köpek patilerini salladı ağzında bir başka kuşla. Gevenin içindeki kuşu uçurmak için hamle yaptığında bastırmış olmalı. Dipdiri kuş, yarasız köpekte incitmemiş. Sevdim gıdısını okşadım, sakinledi, ceket cebime koydum. Vurduğum kuşu kıt kaya astım. Aklım fikrim çullukta.
Kireçhanenin altındaki kara çalılıklara doğru yürüdüm. Çakal tepede bir kuş kendi kendine kalktı. İkinci kuşa bir fişek attım vuramadım.İkinciyi atamadım.
Çifte kullanamıyorum, ilk fişeği atıp indiriyorum, tüfekteki ikinci fişek aklıma gelmiyor. Çalılıklara geldik. Yavru uzak dolaşıyor, ana köpeği takip ediyorum. Çamlığın altına doğru kovalıklar sulak yerde iyice uzamışlar.
Bir dönümlük yerde bir erkek süpürgelik var. Yavru daha önce girdi yüksek çalılığa, ana köpeğin uzun kuyruğu fıldır fıldır. Güvercin gibi takla attı çulluk yavru köpeğin önünden geriye doğru kondu. Gördüm konduğu yeri. Yavru köpek kuşun fırladığı yere doğru boşa çıktı, aval aval bakıyor. Kuşu marke ettiğim yöne doğru yürüdüm, yavru köpeği çağırdım daha 20-30 adım var kuşun konduğu yere . Ana köpek bastı fermayı biblo gibi duruyor. Olmaz acaba başka kuş mu? Yavru anore etmedi sol yanımdan yukarı saptı, neyse yanlış yere gidiyor. Ana köpek bozdu fermayı, yürüdü yine durdu. Yarım ferma markelediğim yere doğru yaklaşıyor. Eğrelti ile bir öbek süpürgelik kucaklaşmışlar. Tam oraya doğru iyice sağlamladı fermayı, kalbim gümbür gümbür, sol üst yana doğru bir taşlık var oraya doğru çıktım. Şimdi kuş bakışı görüyorum. O sırada yavruyu farkettim, üst tarafta aynı yere basmış fermayı, tirtir titriyor aynı benim gibi. Bu güzelim görüntü gözümün önünden gitmiyor bu gün bile. "Tut" diye bağırdım ama hiç bozmadı kendini, yavru göğüsledi önünü patır patır fırladı kuş. Tüfek omuzuma değer değmez yüklendim tetiğe, paçavra gibi savruldu ana köpeğin önüne düştü. Taşın üstünden aşağı basınca kaydım, bende tekerlendim, çamurun içine sıvandım. Bu arada cebimde sıyrılan bıldırcında uçtu gitti. Köpek aportunu tamamladı. Üstüme başıma, kaçan bıldırcına filan aldırmadan çulluğu inceliyordum. Güzellik...Güzellik...Güzellik... işte bu. Gözü, gagası, tüyleri kıtkadaki bıldırcını çıkardım cebime koydum. Tüfeği boşaltıp koltukladım, çulluğu gagasında tutup seyrede seyrede eve döndüm.
Valide hanım hem kızgın hem döndüğüme sevinçli."Nerdesin oğlum? Bu yaptığın habersiz yapılacak iş mi" diye çıkışıyor. Bense hiçbir lafı dinlemeden çulluğu gösterip duruyorum. Neyse fazla zılgıt yemedik.
Akşam yemekte, ilk kalkan tavşanı, cebimden kaçan bıldırcını anlatırken, dedem eh palavranıda dinletiyorsun sofrada. Tam avcı oldun galiba "Tüfeğim senin olsun" dedi.
Gön: Gökhan DİLBAZ gdilbaz@doruk.net.tr
 
  Bugün 1 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!  
 
htmlkodlar.net

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol